top of page

Bir İstanbul Masalı

  • Yazarın fotoğrafı: Rüyaberh
    Rüyaberh
  • 25 Eyl 2022
  • 5 dakikada okunur

Ulan ne diziydi be! (Yazıya "ulan" diye başlamamak için çok uğraştım.)

Bu bir gezi yazısı olacak, başlık aldatmasın. Ama madem konusunu açtınız diziyle de ilgili iki satır yazayım :)


2003-2005 yılları arasında 71 bölüm olarak ATV'de yayınlandı. 2000 döneminin güzel dizilerinden biriydi bence. Dizinin müzikleri, o zamanlar sevdiğim ama şimdi kendisinden pek haz etmediğim Kıraç'a ait. Dizilerin ne ekmeğini yedi be adam. Bazen Aliye'nin müzikleri kulağınıza gelmiyor mu gerçekten? Neyse.

Geniş kadrosu (Mehmet Aslantuğ, Ozan Güven ve Ahu Türkpençe, Altan Erkekli, Çetin Tekindor, Emre Karayel...) ve zengin oğlan fakir kız senaryosuyla bizi kendisine bağlamıştı. Hafızamı tazelemek için dizinin (Youtube'da var) bir kaç bölümüne hızlıca bir göz gezdirdim. Bir tek İsmail Hacıoğlu değişmemiş bence. Adam hala çocuk gibi yada o zamanlar büyük gibiydi. Bilemedim. Hep aynı duruyor.


Neyse biz gezi yazımıza geri dönelim. Belki daha sonra hatırladığım kadarıyla 90'lar ve 2000'leri yazarım. Bu bir gurme turlu gezi yazısıdır. Baştan uyarayım; aç karna okur da ve diyetinizi bozarsanız sorumluluk müessesemize ait değildir.


Sizi önce Anadolu yakasında Kadıköy/Moda'ya götüreceğim. Yani rahmetli Barış Manço'nun semtine. 60 yaş üstü bir Moda sakininin yanından geçerken yüksek sesle Barış Manço' dan bahsederseniz büyük ihtimalle sizi durdurup Barış Manço'yla ilgili bir anısını anlatacaktır. Semtin dokusuna öyle güzel işlemiş ki rahmetli. (Nur içinde yatsın.) Tabi biz önce karnımızı doyuralım ki Moda sokaklarını arşınlamaya enerjimiz olsun. İlk durağımız çok sevgili arkadaşım Cem Özdemir'in tavsiyesiyle gittiğim Saucisse Moda. Küçücük bir dükkanın içinde çok lezzetli sosisler yapan ve bunu kendi özel soslarıyla(turşulu sos efsaneydi) ve yumuşacık ekmeğiyle süsleyen bir işletme. Fiyatları piyasaya göre normal ama artık normal bile pahalı olduğu için bu konuda bir şey demek istemiyorum. Bitiremem diye düşünüp küçük almayın çünkü gerçekten o lezzet bitsin istemiyorsunuz. Keşke bir de kendi içeceklerini (ki bence limonata) yapsalar.





Karnımız doyduğuna göre artık biraz gezebiliriz. Buraya kadar gelip 81300 Moda adresine uğramamak olmaz. Her ne kadar hayattayken kendisine sorulduğunda evinin müze olmasını istemese de Barış Manço ve ailesinin yaşadığı konak şu an müze olarak hizmet vermekte.

1943 İstanbul doğumlu olan Barış Manço'nun ismi aslında 1954 yılındaki Galatasaray Lisesi ortaokul giriş sınavına kadar "Tosun Yusuf Mehmet Barış Manço" dur. Sınavdan önce ismi Mehmet Barış Manço olarak ailesi tarafından değiştirilmiştir. Oğlu Doğukan Manço tarafından Türkiye'deki ilk "Barış" isminin babasına verildiğiyle ilgili bilgi doğru olmamakla beraber kendisi her daim gönüllerimizin Barış abisidir.


İlk müzik grubunu Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla kuran Barış Manço Anadolu Rock türünün kurucuları arasında yer alır. Bu yazı için araştırma yaparken aslında hayat hikayesinin ne kadar ilginç ve renkli olduğunu öğrenmiş oldum. Mesela Belçika Kraliyet Akademisini, "resim-grafik-iç mimari" alanında tamamladığını ve okulunu birincilik ile bitirdiğini, iki kere saldırıya uğradığını (biri dinamitli), ana dili gibi Fransızca, İngilizce, Japonca ve derdini anlatacak kadar da 13 farklı dile hakim olduğunu merakla okudum. Sonra dedim ki keşke netflixciler Barış abinin de belgeselini yapsalar.

200 den fazla bestelediği şarkı kendisine 12 altın ve 1 platin albüm ödülü kazandırmıştır. Müzeyi gezerken göreceğiniz ilk şey kazandığı 300 den fazla ödül olacaktır. Üç katlı müzede sanatçının kıyafetlerini, çalışma masasını, askere giderken kestirdiği uzun saçlarını, gezdiği yüzden fazla ülkeden topladığı çeşitli eşyalardan oluşan koleksiyonlarını ve daha bir çok şeyi görme şansınız olacak. Ben hayran hayran gezdiğim için çok fotoğraf çekememişim :) Siz çekin ama.




Barış Manço şarkıları eşliğinde yaptığımız müze gezisinden sonra tatlı ihtiyacımızı karşılamak için müzeye yürüyerek 5 dakika uzaklıkta olan Asuman' a (Çikolata) gidiyoruz. Çok iyi çikolata yapıyorlar. Kapıda sıra beklemeniz muhtemel olan bir işletme. Tatlılara Asuman, Mualla gibi isimler vermişler. Mesela profiterolün ismi Leyla. Gerçekten çok başarılı. Şekli de çok güzel tadı da. Ama maalesef cheesecake (onlara göre Rozerin) vasatın altındaydı. Fiyatları da bir tık abartı ama çikolata seviyorsanız mutlaka bir kere gitmelisiniz. Bu arada Asuman da yine Cem Özdemir tavsiyesiydi.

Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz güzellik ise Azize (Çilekli Profiterol. Küp şeklinde olmalarına bayıldım ben.)



Temsili Cem Özdemir (Gerçeği de buna yakın bir şey):





Sırada bana bu başlığı attıran masal semt Bebek var. Daha önceki yazımda tatilde yapılacaklar listesine eklediğim boğazda yüzme (bknz. link) hedefimi gerçekleştirdiğim, İstanbul'da değil miyiz lan yoksa hissiyatı veren güzel semt. Mısır Konsolosluğu'nun (1902 yılında inşa edilmiş muazzam güzellikteki masalsı yapı) hemen dibindeki Bebek Parkı'nın önündeki merdivenlerden, kendinizi boğazın -eylül ayı için sıcak sayılabilecek- sularına bırakıyorsunuz. Gerçi öylece bırakırsanız akıntı sizi alıp Eminönü' ne balık ekmek yemeye götürebilir. Şaka şaka, Beşiktaş' ta bir yerlerden çıkarsınız inşallah :)

İnsanların parkta sporunu, yogasını yapıp ondan sonra da denize girdiği ve tüm bunlar olurken (benim hayranlıkla karışık şaşkın bakışlarım hariç) kimsenin bön bön bakmadığı bir yerden bahsediyorum. Burası İstanbul'sa gerisi ne, gerisi İstanbul'sa burası nasıl böyle izole kaldı. Kafamdaki deli sorulara: acaba konsolosluğun önüne doğru yüzsem Mısır vatandaşı mı sayılırım, çatıda keskin nişancı var mıdır, Mısır'daki piramitleri Mimar Sinan yapsaydı nasıl olurdu gibi sorular ekleyerek kendimi akıntıya bırakıyorum.


Mısır Konsolosluğu:




Bebek sahilindeki Starbucks Cosmopolitan dergisi tarafından dünyanın en iyi manzaralı Starbucks'ı seçilmiştir. Starbucks'ın bir çabası yok tabi bu olayda. Dükkanı iyi yere açmışlar o kadar :) Bunu da size niye anlattım bilmiyorum.

Bu da 4 popoluk Starbucks koltuğu:

Boğazın sularıyla mücadele ettiğimiz için bence çok acıktık ve güzel bir soğuk sandviçi hakkettik. Boğaz manzarasını arkanızda bırakarak Bebekten Beşiktaş'a doğru tırmanıyoruz. Ulustaki Uniş Pasta Cafe yazan mekanı buluyoruz (Alın size konum). Fırın/pastane karışımı olan bu yerin içinde bir de soğuk sandviç tezgahı, tezgahın başında da Turgut abi bulunuyor. Fırından taze taze çıkmış susamlı ekmeğin arasına zeytin ezmesinden amerikan salatasına kadar istediğiniz her şeyi dolduruyorlar. Bir de taze çay. Yok böyle bir lezzet. Utanıp ikinciyi isteyemiyorsanız: -Ya ben bunu çocuklara götürüyorum deyip paket yaptırın, arabada gömersiniz :) Burayı da çok sevgili İbo'cumla beraber ziyaret ettik. Onun sayesinde sanırım ekmeğim biraz torpilli gelmiş olabilir. İnsanın hayvan gibi yiyen arkadaşlarının ve akrabalarının olması çok güzel bi'şey bence.


Bütün gün gezdik dolaştık. Aç karnımızı çok güzel yiyeceklerle doyurduk. Ruhumuzu da bir sanat etkinliğiyle doyursak dedik ve yolumuzu Harbiye' deki Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu' na doğru çevirdik. Peki hazır Nişantaşı'na kadar gitmişken o şaşalı vitrinlerin olduğu sokaklarda yürümemek olur mu? Olmaz tabi. Ulan ne hayatlar var be! cümlesini içinizden dışınızdan sekiz on kere söyledikten sonra bünyeniz yavaş yavaş duruma alışmaya başlıyor. Yani en azından 10 dakika içinde art arda 8 tane Ferrari görünce garipsemeyi bırakıyorsunuz. Nişantaşı'nda konser öncesi meşhur bir hamburgercide bir şeyler atıştırma planlarımız, hamburgercinin önündeki bitmeyen kuyruk yüzünden suya düştü. Ben Antep'teki lezzetlerin önünde bile o kadar beklemedim arkadaş. Siz kimsiniz bea! deyip başkaca bir hamburgercide soluğu aldık :)

İyi bir hamburgerdi ama muhteşem değildi. O yüzden uzun uzun anlatmayacağım. Yada içimdeki konser heyecanından sağlıklı düşünememişte olabilirim. İlk defa Harbiye' de çok da severek dinlediğim bir sanatçının konserine gidecek olmak fikri bile konserden haftalar önce beni heyecanlandırıyordu. Saat yaklaştıkça içimdeki kanat çırpan kelebek sayısını varın siz düşünün.


Konser alanına ulaşım kolay, araba park etmek İstanbul şartlarına göre kolay sayılır. Alanın altı İspark, üstünde bir sürü irili ufaklı özel otopark var. Yakın olsun derseniz 40-50 lira arası bir ücretle arabanızı bırakabiliyorsunuz. Böyle bir yerde daha fırsatçı olurlar diye düşünmüştüm halbuki ama sürümden kazanırız diye insaflı oldular demek ki :))


Konser alanına dışardan yiyecek içecek sokamıyorsunuz. Bu mantıklı. Ama konser alanının hemen dışında yine kendilerinin sattıkları suyu bile sokturmuyorlar. Bana çok ilginç geldi ama ilgilenmedim.

Hoş, ilgilenip napıcaktımsa onu da bilmiyorum.


İzlerken, bırak şu telefonu keyfine bak deyip toplasınız on dakikalık video çekmemişim. Şimdi videoları düzenlerken de ulan keşke daha çok çekseymişim diyorum. Ama anın hazzını yaşamak daha güzeldi. Müthiş bir sahne, güzel bir orkestra ve muhteşem bir ses. İki saat nasıl geçti anlamadık bile. İçimdeki tüm kanatlı canlılar o gece istediklerini aldılar fazlasıyla. Keşke sanata çok daha kolay ulaşabilsek, zaman ve bütçe ayırabilsek. Neyse ben sizin için beş dakikalık bir özet hazırladım. Tam ekran seyredin bence. Ben çünkü hazırlarken, yüklerken, beklerken falan bin kere izledim. Her seferinde de konser gecesine geri gittim :)


Birincisi Harbiye çok büyük ve güzel bir atmosferi var:

Konsere zaten yalnız gitmezsiniz de ben yine de uyarayım; eş, dost, sevdicek, illa birini götürün yanınızda. Çünkü sürekli: -Abi çok iyi yaaa! diye dürtecek biri olması lazım :)

Neredeyse tüm şarkılarını bilmediğiniz bir sanatçının konserinde çok eğlenemezsiniz sanırım. Çünkü olay bağıra bağıra eşlik etmek.

Yazının yazılma sebeplerinden ve tatilin masal gibi akşamlarından birinin kısa özeti de aşağıda :)


Ve karşınızda Melike Şahin:


İstanbul'da yemek yenecek daha çok yer var. Muhakkak. Ben gezdikçe ve de yedikçe size anlatırım :)


Hadi kalın sağlıcakla.


Baş baş.

2 Comments


nesllihan
nesllihan
Sep 25, 2022

Nerdeyse Emirgan’dan alacaklardı bizi😂😂😂 15 dk boyunca 2 metreküp suda debelendik😂😂

Like
M. Alpaslan Gökçiloğlu
M. Alpaslan Gökçiloğlu
Sep 28, 2022
Replying to

Sorma 😂😂 Debelendik demeyelim, ben öyle anlatmadım 😁😁

Like
Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

  • Heyecan Sosyal Simge
  • Instagram
  • Facebook

©2021, Rüyaberh tarafından kurulmuştur.

bottom of page