Talebe
- Rüyaberh
- 16 Şub 2022
- 3 dakikada okunur
Yazmaktan daha çok sevdiğim bir şey varsa o da "okumak" diyesim var ama öyle değil sanırım. Bu cümleyi kurana kadar neyi daha çok sevdiğimle ilgili bir sıralama yoktu kafamda. Cümleyi kurduktan sonra da herhangi bir sıralama yapmadım üşengeçlikten. Bir de hangi birini ayırayım. Koşmayı da seviyorum, yemek yapmayı da. Bisiklet sürmeyi. Bilgisayar oyunlarını. Fotoğraf çekmeyi. Sahafları gezmeyi. Evde tembel tembel oturmayı. Hepsi benim çocuğum gibi.
Ama okumanın yeri başka sanki.(Az sonra beğendiğim bir kitaptan bahsedeceğim için okumanın önemini illa vurgulamam lazımmış gibi niye girizgah yaptıysam!)
Sadece bir dünya klasiği yada popüler edebiyattan çok satan bir kitap değil, her şeyi okumayı çok seviyorum. Mizah dergilerinin üç satırlık karikatürlerindeki zekaya hayranım mesela. Köşe yazılarına. Gezi ve gastronomi yazılarına (mümkünse resimli olanları). Tolkien'in kurguladığı kocaman orta dünyaya. Asaf'ın şiirlerine.
Okumak, bilgi sahibi olmak için en güzel yollardan biri. (Olayı çok gezen mi bilir çok okuyan mı bilire bağlamayacağım korkmayın! Aslında olayı bir yere bağlayabileceğimi de çok düşünmüyorum.)
Ansiklopediyle büyüyen nesilden olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. Bizim zamanımızda internet yoktu evladım diyecek kadar yaşlı değilim; ama yoktu. Dönem ödevinizi Google'a yazarak bulamazdınız. Şanslıysanız evde Meydan Larousse veya AnaBritannica ansiklopedi setlerinden biri olurdu. Şanslı olmayanlar da okulun kütüphanesinde bulurlardı mutluka. O zamanın yegane bilgi kaynaklarıydı ansiklopediler ve bence çok eğlenceliydi. Çünkü rastgele bir sayfa açıp bir şeyler hakkında bilgi sahibi olabilir ve isim, şehir, bitki oynarken kopya çekebilirdiniz.
K harfini açıp: aa karınca. Bakayım ne yazıyormuş deyip, beynimin terabytelarını bu bilgilerle doldurmuşluğum çoktur.
Mesela bir karınca saatte 1,5 km yol kat edebiliyor. (İki karınca da saatte 1,5 km yol kat ederler. Mesafenin karınca sayısıyla bir alakası yok. Sadece sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamazlar.) Yani iki karınca, dünyanın çevresini hiç durmadan 3 yılda dolaşabilir. Ama ortalama bir karınca ömrü ise (bazı karıncalar 60 gün bazıları ise 15 yıla kadar yaşarlar) 3 yıldır. Neymiş! Aklı başında bir karınca o işe kalkışmazmış. Kolonisinde takılır, kraliçesine hizmet edermiş.
Peki bu bilgi ne işimize yarar? Issız bir ormanda tek başınızasınız ve ayağınızı kırdınız. Bir karıncaya en yakın köye git ve yardım getir demezsiniz. Kim bilir kaç günde gider. Zaten karıncalarla konuşup yardım istiyorsanız az önce yanlış mantarı yemişsinizdir. Ormanda her bulduğunuz yenmez.
Siz en iyisi, hazır kafanız da güzelken Lassie (Lesi)'yi çağırın. Eğer bir hayvan size yardım getirecekse o Lassie'den başkası olamaz. 591 bölüm boyunca (1954-1974 yılları arasında 19 sezon) yangından bebek mi kurtarmadı, hırsız mı yakalamadı, kayıp çocuk mu bulmadı. Lassie iyidir. Ağzımız açık çok izledik. Onun yüzünden mahalle köpeklerinin yarısının ismi Lesidir.
"
Aslında yazıya, başlıktan da çok anlaşılmayacağı gibi "Talebe" isimli bir kitap hakkında konuşmak için başladım. (Konuşmak diyorum çünkü yazarken aslında kendimle konuşuyorum. Mesela yaptığım şakalara gülüyorum yazarken. Vay be ne ince kelime şakası diyorum. Tamam tamam, ben de çok normal değilim. Hangimiz normal değiliz ki zaten.)
Talebe, Tara Westover'ın hayatını anlattığı otobiyografik roman. Hatta bir anı defteri. Kitap hakkında fazla ipucu vermeden birşeyler söylemek benim için zor.
Hiç "eğitim" almadan, evde anne'nin ilkokul düzeyinde anlattıklarıyla, abilerinin ve kardeşlerinin kitaplarına bakarak, bilgiye duyduğu açlık ve merak sayesinde 17 yaşında üniversiteye kabul edilen ve "mormon" ailesi tarafından "baskı" altında büyüyen bir kızın gerçek hikayesi. Bazı yerlerinde üzülerek, bazı yerlerinde sevinerek ama sürekli ağzınız açık, elinizden bırakamadan okuyorsunuz. Ailenin, dinin, coğrafyanın insanı nasıl etkilediği üzerine muazzam bir yapıt.
Talebe, sadece yazarın kişisel başarı öyküsü değil, aynı zamanda okurken sizinde içinizdeki muhasebeyi alt üst edebilecek bir kitap. Her ne kadar ekşi'de kitabı gömenler olduysa da ben beğendim. Gerçi ekşi'de gömülmeyen hiç bir şey olmadığna göre. (Ekşi üzerinden prim yapıyorum evet.)
"İnsanın sevdiklerine, kendi üstünde bu kadar güç sahibi olma hakkını vermesi ne garip."
Kitap için link bırakyım mı? Gerçi o zaman Tara'dan komisyon istemem lazım. Şimdi orda saat sabahın kim bilir kaçıdır. Uğraşmayalım.
Baş baş.
Gümüş Karıncalar: Dünyanın en hızlı ve sıcağa en dayanıklı karıncalarıdır. Neden? Çünkü sahra çölünde yaşarlar.

Lassie: Kahraman köpek. Rough Collie, orijinal haliyle İskoçya'da koyun gütmek için kullanılan ve yetiştirilen orta ila büyük boy uzun tüylü bir köpek ırkıdır. Zeki ve dost canlısıdırlar. Bütün hayvanlar dost canlısıdır zaten.

Sihirli Mantarlar: İçerisinde psilosibin, psilosin ve musimol (muscimol) gibi psikedelik (psychedelic-uyarıcı) özelliği olan uyuşturucu maddeleri barındıran mantar türleridir. Sihirli mantarlarda ana psikoaktif uyuşturucu madde psilosibindir. (Tabiki de aşağıdaki fotoğraf temsilidir. Dağ bayır gezip sihirli mantar aramayın.)

Tara Westover: 30 Eylül 1986, Idaho doğumlu. Anı yazarı ve tarihçi. Talebe kitabı, New York Times çok satanlar listesine 1. sıradan girdi ve dünya çapında ondan fazla ödül aldı.
(Normalde kitaplı, kahveli bir fotoğraf koymam lazımmış. Yani kitap incelemesi yapanlar öyle yapıyorlar ama benim aklıma yazı bitince geldiği için hiç uğraşamayacağım. Zaten kitap incelemesi dışında herşeyi yazdığım için problem olmaz diye düşünüyorum.)
(Üşengeçlikten gidip kadının sitesinden fotoğraf arakladım evet.)
(Bu da ablayı merak edenler için: https://tarawestover.com/bio )

Yorumlar